Sayfalar

28 Şubat 2014 Cuma

Dumanlar Kaplıyor Ölmüş Sabahı

Gemilerimize
doğru gelen
dalgalar,
baş dönmesi
mide bulantıları
arasında
hastalığını yaratan
bir zaman.

yoksullaşmaya
başlıyor
bedenin.
bir uzun kaldırım yürüyüşü
kadar geçen
zamanlarda,
kendi hayatlarının
kendi yalnızlıklarına
mal olduğu
dedikoduları arasında
sevişmeler.

ruhunun onaylamadığı
yaşamlarından
ve
zevklerinden başka bir hal
kalmayıncaya kadar
sevişiyoruz.

insanlar
hep sevişiyor.
sevişirken düşünemeyen
her canlı gibi
sigara yakıyoruz
o an,
sonra bir sigara daha
sonra yaşadığını hissetmediğin,
hayatın bir an bile senden korkup
titremediği her an için
bir sigara daha.

dumanlar
açık pencereden
sızıp kaçana kadar
her an
ve her an.
küllerinden mezar
izmaritinden hayali
yaşam kuleleri.

kendi hayatı üzerinde
bir çaresiz adamlarız.

...

hissedebiliyor musun bazen?
kemiklerinde frenler
göz kapaklarında
dudaklarında
nefesinde frenler
ölümcül tek bir cümlenin ardındaki
düşünceleri saklayan
tüm o fren anları.

çarpışmaktan,
aklını kaybedip
dişlerinle beton zemini öpmekten
kaçtığı sessizlik
ve
gölge oyunları arasına
bir takım sigaralar
sıkıştırır gibi.

çok fazla paket
çok fazla sigara
bu havayı solumak için
ağır uyuşturucular
alıyorduk.
damarların kalınlaşıp
aklının bırakıp
uykularını kaçıran
şeylerden..

...

tüm sıvı sözcükler buharlaşıp
yok oldular bir gece.
kafam ateştendi
düşüncelerim her kelimem
bir sıvı,
ve gittiler.

bana veda öpücüğü ver,
orada
ilk yağmurun altında
ilk ıslaklığında
ilk tadında ki
gibi.

...

adımlıyoruz
elimizde sigaralar
yine sen yakmışsın.
küllerden yapılma
sabahın ilk gri ışıkları gibi
yanmış bir kelimeden bitiriyoruz
ve dumanlar yükseliyor kafamdan
dumanlar kaplıyor
ölmüş
sabahı...




19 Şubat 2014 Çarşamba

Zamana kıyak geçer de anca ölürken yaşlanırsın


Siyahın 
maviye 
dolandığı gecelerden 
sabahlara geçiyoruz.
yaşanmak için 
anlatılan destanlarla 
geçiyor ömür 
denilen
isim-şehir. 

bir gün
bir bakmışız 
ölmüşüz; 
bir bakmışız lekelenmiş 
adamlığımız,
biralarımız gibi soğuk tenlerimizin
bir olduğu anlardaki
sıcaklığımız 
sarsmış bu soğukluğu..

çareyi başkalarında ararken; 
başkalarını çaresizliğimizde bulmuşuz! 
biz 
her cümlenin sonuna 
üç nokta koymak istemişiz de 
ardından gelecek 
açıklamalarda boğuluruz diye korkmuşuz. 

bi ağaç gibi odunuz,
odun olmak yaraşmış bize.
onlardan değilsin sen; 
gir içeri.
oynamazsın bu makinenin tuşlarıyla. 
yine de bozarsın,
yalnızlığıma bağlıyken sımsıkı
aralanmış kapılardan 
çıkıp bozmuşsun
yalnızlığımı.

sonra gecenin karanlığı akmış
içkilere, sigaraya
belki sonra maviye yer verir
sabahın ışıklarıyla 
gökyüzüme diye.. 
sonsuz şarap akan musluklardan 
sonsuz acıya 
nasıl olduğunu bilmediğin 
sonsuz bir ana
adımlarız...

zamana kıyak geçer de 
anca ölürken yaşlanırsın. 
sen baki'nin aşık olduğu kadından değil;
boğulduğu sudansın. 
sen gir içeri!
sen onlardan değil; 
sen benden değil; 
sen kendinden geçen zamansın.

bulutlara mırıldanarak ilerliyorum
yağmurlar çarpa çarpa tonluyor
hayatın sesini.
saçından aşağı doğru süzülüyor
damla damla
yaşlarını saklıyorsun
giderken bardan 
adım adım..

soğuk teninde
mum sıcaklığı dokunurken 
kalabalığa aldırmadan sarıyor dudaklarını 
kalabalıkta ki gürültülerin ardından çalan şarkı 
eşlik ediyor kahkahalarına..

yağmur birikintileri arasında 
ayak seslerini duyuyorum 
uzaklaşıyoruz.
gecenin, siyahı tekrar içine çektiği bir anda
belki tekrar böyle bir an gelir diye 
musluklara sarıyorum 
adım adım..



8 Şubat 2014 Cumartesi

Acıyorum geçen giden zamana

bir kapıdan içeriye doğru girdiğimde, bilinmeze doğru gittiğimi farketmem çok sürmemişti. gülümseyenler ve seninle iyi geçinmeye çabalayan insanlar. seni sen yapanlar ve seni çalanlar arasında seçimlerin gerektiği bir harita gibi.

neyi istediğini bilmediğin için uzakta olan her şey çekici geliyordu. ve sen her zaman sana en yakın olana yani hayatın sana verdiklerine sığınıyordun. fazlası için neden harekete geçmediğimi hala soruyorum. ve hala vericek bir cevabım yok. kaybettiğim zamandan başka cevap yok.

istediklerim, her zaman en derine gömülü olanlar.

en çok parmaklarımın arasından kaçanlar.

hayatın sana vermediklerini umduğun şeyler.

gömdüğünüz
kaçtığınız
korktuğunuz
saklandığınız
uzakta kalmaya zorladığınız ne varsa
en azından bir gece aklınıza uğrayıp soruyor;
ne yapıyorum?
ne istiyorum?

tüm bu sorulardan kaçmak,
kaçmaya çalışmaksa
üstüne sifonu çekip
tüm düşüncelerin o suyla beraber
yok olmasını ummaktan başka bir şey değil...

ne kadar acıyorum zamana
kaçan her şeye..
sadece acıyorum
zamana..

3 Şubat 2014 Pazartesi

-Tüm her şey ne de masraflı-



Sözler verdiğinde
doğru olduğuna ne kadar
inanabilirsin bilmiyorum.
bazen kendi hayatım için
sözler veriyorum,
bazen bu sözler
sanki benim değil
başka hayatlar adına gibiydi.

neden? diye bir soru sorduğumda
'sanırım onların iyi hissettiklerinden
emin olmak için'
cevabını veriyorum.

eşyaların etrafında toplanıyor
tüm bu düzen
varmaya çalıştığın hedefler,
bir ağacın etrafındaki yapraklardan farksız.
ama ağacı korumak
ve aşık olacağı ormanı yaratmak,
her şeyden önce
fırtınadan çıkan bir sonbahar
olabilmek gibi.

...

bütün kadınlar güzeldi,
ve adamlar dik ve güçlü.
hepsi görünürde izlenimler veriyordu
ama hepsininde etrafında toparlamaya çalıştıkları
yaprakları vardı,
kendi yaşamları adına.
bazı baharlarda yaprakları kurutup
bazen yenilerine yer veriyorduk,
bende öyle yaptım.
ama asıl önemli olan
fırtına öncesi sana sıkıca sarılan
dallarına güvenmekti.

dal olabilmekse
bir ömre bedeldi çoğu kez.

...

önemsiz biri olduğunuzu hatırlatır
bazı anlar ve ifadeler.
asla bırakmadığınız
aramanızı sürdürürsünüz.
hayatta neyi aradığınız
çoğu insan için
bir ömre bedeldir
bazen bir ömrün son noktasıdır.

...

okyanusu aşmam gerekiyor,
aklımdaydım
kendimdeydim
güzel olduğunu düşündüğümü
denediğim bir çizgide,
aramamı sürdürüyorum.
daha 22 yaşındayım
ve yaşlanıyorum.

herkes gibi,
önemsiz biri olmamak için
yaşlanıyorum,
istediğim şeyler için
yaşlanıyorum
insanlar buna olgunlaşmak der.
isteklerim için
acı çekiyor
ve onlarla yaşamayı öğreniyorum,
yaşlanıyorum.

...

aşk kaybı ne de masraflı,
zaman kaybı
dost kaybı
aile kaybı
hislerin kaybı
hepsi masraflı.

bir şeyler almak
sahip olmak bir şeylere
kaybolmayan türden
ne de masraflı.

...

zamanın nasıl geçtiğine bak.
çevrendeki herkese bak
ve bazı anlar
sustuğunda
acı çektiğinde
ve kaybedicek bir şeyleri hissettiğin anlardaki
yalnızlığına bak,
bir insan kendini
en iyi o an tanır.

neye ihtiyacı olduğunu
neyin yanında olduğunu
ancak o tanımlayabilir.

gece bitip
gündüz aynaya baktığında
kendi gözlerinde
neyin doğru olduğunu
kendine o an
söylersin...