Sayfalar

26 Kasım 2012 Pazartesi

Bir gün hayatı ararsan eğer bak ‘ruhuna’….


Yaşamış bir bedenin ağzından dökülen kelimeler, hiç bir kitapta olmadığı kadar sağlam bir etki yapar. Çünkü hayat okuduğun kitaplardan çok daha ötedir, nedeni bundan. Eğer kırılmış bir beden varsa, o kişi güçlüdür; zayıf bir bedenin, yaşayan bir bedene etkisidir kırılmışlık. Ama sonra daha güçlü görüyorum ‘onu’. Zihni yüklü, biraz zor olsa da ‘o’ güçlü. O duygularını dizginler önce, sonra kelimelerini baharda bir yağmur gibi savurur; öyle bir yazar ki içini titretir. Rüzgar misali dokunur, eser sana…

Sonra sana kendinden bir şeyler anlatır, arada bir kendinden bir şeyler de yakalarsın onda. Gecene gündüz olan, dokunan kelimeleriyle daha sen nefesini hissetmeden yanındadır zaten. Eğer hayat seni kırarsa bir daha,  ‘umarım’ sen hayatı affedersin ha. Hayatın kırdıklarına karşı sağlam bir kalem kalmışsa, ne şanslı hayata; hayatın kaybetmeye çalıştıklarının arasından çıkan bir ‘o’ var. Her güneş doğduğunda o hayata ve insanlara dokunuyor yeniden, hayata kıyak geçiyor.

Bazı zamanlar, bazı yerler yanlış kullanılır; ‘etki’ anları diyorum ben... Böyle anlarda yanımızda tek bir nefes yetiyor, iyi hissetmek için al sana tek bir neden. Bazen cehennemden elini tutmak için bile her şeyden vazgeçtiğin bile olur, ne olursa verirsin ama vazgeçmezsin. Kalmasını istersin, çünkü ihtiyacın vardır.. Bazı geceler nasıl uyuyabilirsin ki, bazı şeyler açıkça yanlışken bir de..  ‘o’ anı dökerken kağıda gelip dokunuyor sana sayfaların içinden..

……. sonra bir sen tanıdım, ve daha taze. Hiç dokunmadım ama sarılmış kadar oldum dostça. Hiç bir araya gelmedik, ama kısa bir an çok şey paylaştık aslında. Düşünen, duygu ve güç yüklü bir beden dokunarak yazıyor... Kısık bir ışıkta kaldığım bir zamanda, ışık tuttu; yaz diye. Yazmak için tam aradığım şeyi beklenmedik bir zaman da ‘umudun’ kucağında buluyorum garip. Umut kötüdür bu arada...


+Ya isteyip elde edeceksin ya da kaybedeceksin; ‘umuda’ kalma dilerim. Yoksa zaman, elde edebileceğin şeyleri de çalabiliyor. 
- Belki de umut sadece tamamen güçsüz hissettiğimiz anlar içindir ha, hayatı öylece kabulleniş. Onun dışında dediğimiz gibi ya elde edersin ya da kaybeder
+ O kadar güçsüz de olamamalı insan ama…
          -  ‘Umarım’ hiç o kadar karamsar olmayız.
+ ‘Umdun’ …
          -  Fark ettim. Yerine kelime bulamadım.

Eğer seni kırarsa hayat, darıl ona çünkü sen hayatın çölünde bir yağmursun.. Ama bir gün yine birine ihtiyacın olursa, git dokun ona. Güneş ol hayata, bir gün hayatı ararsan eğer bak ‘ruhuna’….


23 Kasım 2012 Cuma

Bir yürüyüse çikarim.. ve evet başımı döndüren buruk düsünceler!...


Yine sadece kendime kalırım; bilmiyorum, bir an sanki sonsuzluk gibi geliyor birşeyler. Bir anın hiç bitmemesi gerekiyor bazen ha, ‘zaman’ın öylece havada asılı kalması gerekiyor sanki; öyle ki günü bitirmemek için uyumayı bile bırakıyorsun, geceler sabahlarına dahil oluyor, uyku bir ihtiyaç değil bir hikayenin sonu gibi sanki. Aklımda bir tat bırakıyor bir ‘an’. Sonunu düşünmek ürpertiyor, uyumak; sanki bir rüyadan uyanmak gibi. Bazı şeyler seni etkisi altına alıyor, o kadar kısa yaşıyorsun ki bu etki anlarını, her biri bir daha tadamayacağın bir etkiye sahip. 'Etki anları' !..

Düşünmeyi kesmiyoruz bazen de, durmadan sonrasını, ilerisini düşünüp duruyoruz ve anı kaçırıyoruz. Kısa bir an iyi, sonra alıkoyuyorsun bir kahkahayı dahi, bir ‘ceza’ gibi. Bir şeye hiç sahip olduğunu fakat dokunamadığını hiç düşündün mü. Kıyaya çarpan dalgalar gibi, sana çarpıyor ve kıyıda sana ait ne varsa alıkoyuyor bir süre ve sonra tekrar çekiliyor kendine, dalga misali. Seni sen yapan şeyleri alıyor, ama gidiyor.

Arada bir, bir parçanı alıkoyuyorsun, bazen beraber güldüğün uzun ama ‘kısa’ bir an oluyor. Dokunmuyorsun, yine de bir parçan gibi. Düşünceleri dizginlediğimde yine bana kalıyorum, kendime kalmayı sevmem ama bazen sadece ‘su’suyorum kendime işte. Böylesi iyi de olsa kötü de olsa insanı en iyi yine kendi anlıyor sanki ha.

Geride birini bırakma fikri hep kötüdür. ‘Issız’ olursun, denersin. Sonra üzersin. Sonra yazarsın. Sonra kaçarsın kendine; yazarsın. Gece olur, sabah olur,  yine yazarsın..

Ruhuma sadece ben dokunsam, tozlu bir deftere geçsem beni, anlatsam o da dinlese. Tökezlesem bazen bir çocuk gibi, yine sadece düşerek büyüsem; dokunmasalar, parçalanmasam. Bir rüzgar olsam baharda, sarsmasam kimseyi, sarsılmasam, esip geçsem. Dokunduğum her şeyde bir ‘esinti’ olsam; tat bıraksam sadece.

.....Ve bazen ‘susarım’. bazen ‘saçmalar’. Dudaklarım parçalanır bazı kelimelerde, sonra ‘kaçarım’ kendime. Sebep delilik değil, anlamazsın ki sen.... 

''I take a walk outside.. I'm surrounded by some kids at play. I can feel their laughter, so why do I sear? Oh... and twisted thoughts that spin round my head!...''

''Bir yürüyüse çikarim.. Oynayan çocuklarla çevrilirim. Gülüşlerini hissederim. Peki ya ben niye kuruyup soluyorum? Ah... ve basimi döndüren buruk düsünceler!...'' Pearl Jam-Black