Sayfalar

30 Ocak 2013 Çarşamba

-adını bilmediğim şey-



Bazı şeyleri sadece bir kez söylersin, o yüzden seni sıkıca anlamasını beklersin. Her ne yapmış olursan ol, vazgeçmezsin, neden bilmiyorum. Herkes kendi yolundaymış gibi devam ederken bazı geceler yanında uzandığı kokusunu duyarsın, yalnız hissettiğin anlarda bir şekilde yanında işte..

Bu kişi kim mi? Bazen bir dost. Bazen sevgili. Bazen sadece arkadaş. Bazen gülüşünü sevdiğin biri. Bazen gözlerini kapadığındaki sıcak bir yüz. Bazen aldığın nefesteki hayat. Bazen üzüntülerini çalan bir hırsız. Bazen sana kendini hatırlatan bir dokunuş.. Bazense her şey gibi…

Yaptığın yada cesaret edemediğin onca boktan şeye rağmen bazen aklından geçen bir kelime öylece çıkıverir azından. O tek bir kelimenin ne kadar değerli olduğundan bahsetmek zor.

Bazı anlar, herkes ayrı şeyler yaşasa da, uzaklarda öylece beklesek de birbirimizi hissederiz, kötü geçen zamanların ardından. Bu kişiler ne kadar özel bilmiyorum. Ama bazı şeyler boktan gitmeye başladığında, ‘özledim’ diye tek bir kelimenin o kadar anlamlı olduğu başka bir an gelmiyor aklıma.

Yıllar, günler boyunca itiraf edilmeden, adına hiç bir şey diyemediğin –yaşadığın şeye bir isim veremediğin-  bazı düşünceler hep aklının bir köşesinde kalıyor. Düşüncelerinin ve bedenin sarıp, sıkıca bırakmadığın anlar öylece kalıyor.. neden bilmiyorsun. Neden hala sarılıp, nasıl gözlerine bakıp, hala elini tuttuğun anlardaki cesaretsizce bekleyişin, bu yaşadıklarından uzak bir sonla ayrılıyor. Yinede bırakmıyorsun, aklının hep düşünen köşesinde durmayı başarıyor. Ve yalnız hissettiğinde nedensizce yanında buluyorsun. Bir şekilde fena halde nevrotik. Fena halde iyi geliyor. Ne kadar boktan şeyler yapsak da, ne kadar ayrı hayatlar yaşasak da hep anlamak istiyor, tanımayı sürdürüyorsun bir döngü gibi..

Yaptığın deliliklerin ve aptallıkların, onu parçaladığın ve tam bir bok gibi davrandığın anların pekte bir önemi yok. Çünkü seni seviyorsa bağışlayacaktır. Sahiden buna inanabilir misin? Mecbursun… diğer türlü hiçbir anlamı kalmaz… Sevgisiz bir hayat olmaz. Hiç bir şeye değmez.

Bazı şeyler itiraf edilmediği sürece garip bir şekilde devam ediyor. Ne dost gibi ne de sevgili. Değişik bir şey, bunun adı ne bilmiyorum. Ama insanlar bu adını bilmediğim şey her neyse, bu şekilde birbirlerine iyi geliyorlar. Adını bilmediğim bu şey bir sır gibi saklı kalıyor aklında. İtiraf edip, elini bırakmasından korkuyorsun. –adını bilmediğin şey- olarak bırakıyorsun. Bir başucu kitabı gibi.

Peki ne diyorum ben: bunu neden yazdığıma kısaca değinmek istiyorum. İnsanlar bazen –adına benim bilmediğim şey- diyorum şimdilik, kendilerini dağıldıkları, yalnız hissettikleri ve yaptığı bütün boktan şeylere rağmen asla bırakmayan çok az insanla tanışırlar. Konuşurken yada yanında kısa bir an nefes aldıklarında anlamsızca iyi gelen bir şey duyarlar. –adını benim bilmediğim bu şeyle- bazen sıkıca sarılıyor bazen apayrı yollarda birbirine zıt koşuyoruz.

-adını bilmediğim şey-






23 Ocak 2013 Çarşamba

Her bir damlada -bir an hatırlıyorum- diyeceksin.


Yağmurun sesine uyandım. Cam açık. Rüzgar fısıldayacaktı yine belli ki, yine düşünecektim. Her damla bir şeyler söyleyecekti. Ve ihtiyacım olduğunda rüzgar esecekti içeriye doğru. Yağmur öyle bir yağacaktı ki, üşüyecektim. Toprağa gömülecekti her bir damla, düşüncelerimle. Uykusuz geceler, sonsuz günler boyunca yağacak gibi devam edecekti; ta ki düşünceler seni boğana kadar.

Her bir damlada -bir an hatırlıyorum- diyeceksin yağan yağmura. Tepeden aşağı yuvarlanan sular gibi akacak hepsi, aklına zarar verecek. Sessizce bir şeyler söyleyeceksin, kimse duymayacak; sense duymaktan usanacaksın. Fırtınadan yavaşça çıkar gibi yaptım. Hayatta ya yedi ya yemedi bunu da bilmiyorum.

Bazı şeyler kağıttan yapılmış sanki. Buruşturup atarsın. Ben mükemmel bir insan değilim. Pişman olduğum çok şey var. Fakat öğrenmeye devam ediyorum. Bunu yapmak, denemek istemiyorum dediğim şeyler var. Ama bazen belki diyorsun. Belki diyorsan, acı çekmeyi de göze alıyorsun sanırım ha? Yada almış olursun artık istesen de istemesen de...

Bazı anları hafızanda tutuyorsun. Derin bir yerde. Öyle ki bazen düşünde raslıyorsun. Telaşla uyanırsın uykundan, uyanıp bitmiş olduğunda yastığın diğer tarafı boşken geride ne bırakırız; düşünmek istemediğin tonlarca şey... 

Zamanı geldiğinde, yapılan tüm hatayı unutman gerekir, bazı şeyler gizli yaşanır kelimeler karışmaz, hiç birşey itiraf edilmeden öylece. Kelimeler günlerce, yıllarca söylenmez; bazen kelimelerin arasından göz kırparsın, bazen farketmeden sessizce izlersin, bazen ne kadar bok biri olursan ol yinede aklının bir köşesinde devam ettiğini hissedersin. Bazı özlenecek nedenleri geride bırakmaya yardım eden geceler geçer. Darbeni alır, düşüncelerini paylaşırsın böyle boş sayfalarda. Görünüşte güçlü, fakat tamamen değil.. Hiçbir zaman mükemmel olmayız, fakat kimse olmadı...

Bazen gitmeden önce söylemek zorundayım; eski beni değiştirmek için bir sebep daha, uykusuz kalmak için bir sebep daha. Her şeye yeniden başlamak için bir sebep; belki de bir hata daha.

Bazen her gece yaşamam gereken bir şeyler oluyor. Uyumuyorum. Olmuyor. Belki bu yüzden, tüm düşünceler birikiyor. Dindirmek kolay da, unutmak zor mudur...

10 Ocak 2013 Perşembe

Keskin kıvrımlarla dolu kocaman kötü bir dünya ama bazı anlar her şeyi değiştirebilir…


Eğer bazı şeyleri okuyabiliyorsan, bir şekilde biri yazma cesareti bulmuş demektir. Aferin ona. Bazı kısa anlar geçer, bunun sonunda o insanı pek tanımazsın; ama anlamaya başlarsın. Yazı yazmanın, benim için aslında ne kadar zor olduğuna dair kendimle konuşup dururum. Ama bu ve şu ana kadar olan, yani hayatımın son bir senesi boyunca yazdıklarım, bugüne dek yazdığım en zor şeyler. Bazı şeyleri söylemenin hiç kolay bir yolu yok; bazen öylece söyleyiveriyorum yinede. Bazen birisiyle tanıştım, ne kadar yalnız olduğumun farkına vardığım anlar oldu; hiçbir anlam çıkaramadığım, kıçıma tekmeyi basılmış gibi hissettiğim anlar da buna dahil.

Aslına bakarsan arandığımı söyleyemem. Sanırım sadece hazırlıksızdım. Kusursuz bir fırtınaya tutulmuş gibiydim. Hayat bana bir şeyler söyleyip durdu, sonra ben başka bir şey dedim. Hep kafama estiği gibi denedim. Hazırlıksızdım sadece.

Sonrasında, bildiğim tek şey hayatımın kalanını da her şeye rağmen kendi konuşmalarımın arasında geçirmek istediğimdi. Kendi mükemmel olmayan ama benim olan fikirlerimin arasında.

Hayatımın kalanını yaşarken. İçimi hep yakan hisler kaldı. Beklediğim kişi o olabilir mi? Diye sorduğun anlar.

Arada bir insanlar benim deli olduğumu düşünür çünkü sürekli kaşlarım çatık. Günlerce beklerim bazen, sadece düşünmek için ve hiç bir şeyin tatmin edici gelmediği uzun anlar geçiririm. Bana yardım edebilir misin, aklımı meşgul edebilir misin diye hayatı sorgularım.

Yaşamda senin bulamadığın şeyleri göstermesi için bazen birine ihtiyacın var mı. Yaşamak için gerekli şeyleri göremediğin anlar, sanırım kör olmalıyım diye geçirdiğim zamanlar var çünkü. Bazen nevrotik insanlarla tanışmanız iyi gelebilir. Dikkat isteyen harika uğraşlar içinde bulursun kendini, harika insanlar. İşte bu iyi haber.

Bazı anlar hayatın içinde kaybolup gideceğini düşündüğün anlar oluyor. İşte o zaman onu arıyorsun hayatta. Dönüşlerle, keskin kıvrımlarla dolu kocaman kötü bir dünya bu. Ve insanlar bazı anları yok sayarak, ıskalayarak geçiştirmenin yolunu bulmuşlar. Ama bazı anlar her şeyi değiştirebilir…

9 Ocak 2013 Çarşamba

Kar Tanesi Gibi Masum Düşüncelerin Işığında


Kendine bile itiraf edemediğin bunca şey varken; omuzlarındaki yükün altında durmaktan kim alabilir ki seni. Sadece anlık gülümsemelerin peşinden koşarken aradaki boşluklarda kim avutabilir ki. Yanına alıp taşıdığın yüzleri ilerlediğin yolda bir kenarda unuttuğunda kim taşıyabilir. Ruhunu özgür bırakıp kendin olmayı başardığında seni değişmeye zorlayan ruhlara ne anlatılabilir ki daha.

Madem özgür yaşamak, özgür hissetmek bu kadar güzel, neden düşüncelerin tutsağı haline gelinir, insanların sadece ruhlarına dokunmak varken neden hırsları bunun önüne geçer…

İnsanlar kendilerini iyi hissetmek için hırslarını öne atıyor, ruhlar parçalanıp eziliyor. Gerçekten bizler bu muyuz… Yanı başınızdaki sıcak bedenleri, anlık mutluluklar uğruna harcayacak kadar ucuz varlıklar mıyız?

Saklı kalmış, utanan ruhlarımıza dokunmak neden bu kadar zor. Şarkılar neden mi var, içinde tutuğun dumanın acı dolu hikayeleri onlar. Düşüncelerini salı verdiğin, ruhunu adayıp bambaşkalaştığın, dost dediğin adamlardır şarkılar.

İnsanların ruhlarını açmak için düşüncelerini sevmeniz gerekiyor, kendi düşüncelerini feda etmen isteniyor bu yolda. Seni sen yapan şeyleri alıp yerine farklı bir ruh konmak isteniyor sanki.

Bağırmak yerine, susmayı öğretiyorlar sana. Dünyayı bembeyaz yapan bir kar tanesi gibi, insanların ruhlarını açmayı dokunmayı istersin, soğuk bir kar tanesi gibi dokunup kendine getirmeyi. Bunu sadece sen istersin; kimseye itiraf edemeden ve ezilirsin yine kar taneleri gibi masum düşüncelerinin ışığında…

4 Ocak 2013 Cuma

Ben sadece yaşayan bir ruhum; anlamlı konuşmayı bıraktım


Bazı şeyler anlaşılacak gibi gelmiyor; düşünüp duruyorsun, zaman kaybediyorsun gibi sanki, sadece zaman. …..bu kadar basit değil cevapları. ‘bilmiyorum’ yeterli bir cevap gibi de gelmiyor, bilmek istiyorsun; bir sebep gerekiyor anlamanı sağlayacak. Belki de aptalın tekiyim; tam da şu an insanın kendi için üzülmeye hakkı yoktur sanırım. En azından öyle gerekir sonrası için.. Yapabildiğin kadar hakim olursun kendine, içinden ne kadar geliyorsa artık.

Kendime kızgın olduğum zamanlardan nefret ediyorum. Büyük bir köpek halıya sıçtı diye kızmazsın değil mi, o cidden büyük bir köpektir hani. Ama ben zaten hırçın biriyimdir, ben kızarım; ben buyum işte. Elimde tuttuğum bazı şeyleri bırakıyorum; bahar da etrafa saçılan tozlar gibi dağıtıyorum bazen. Kendimi hep bir şeylerden sorumlu tutuyorum öyle olmasa bile. O yüzden kendime üzülmeye hakkım yok sanırım. Kendi için üzülemeyen bir adam.

Birisi incindiyse bunun savunulacak bir tarafı yok hani.. Ama her şeye başta iyi niyetle baktığımı bilmeleri gerekiyor. Sanırım hepsinin onları özel yapan şeyi görmelerini istedim; bunu sadece siz isterseniz eğer, elinizde olan her şeyi alırlar, sanırım bunu da onlar istedi…

Sanırım herkes görülmek ve daha iyi tanınmak istiyor. Sonra gerçekler bulanıklaşıyor. Gerçek şu ki bazılarıyla garip durumlardayız. Ve evet bu çok karmaşık.

Sadece insanlarda değil, hayatta tutmak istediğiniz bir şeyler elbet kopuyor. Bazı zamanlar bu öyle bir hal alıyor ki, ve evet bu çok ama çok karışık. Gözlerini kapayıp içine bir duman çekiyorsun, kapanan her kapının sonunda başını eğmen gerekir gibi çekip gitmek istediğim anlar oluyor.

Artık bir anlamı kalmayana kadar kaç defa daha özür dileyeceğimi bilmiyorum, kimden mi sanırım ben yapamadıklarımdan, şansım ve bazı kimselerin de benden; zor oluyor be. Ama bunu bir gün öğreneceğimize dair komik bir his var.

Sadece bir köşede, sayfaları karalasam. Hayalleri yalnız bıraksam bir süre. Bildiğim en iyi şeyi yapsam. İnsanların düşüncelerine dahil olurmuşçasına karalasam.

Bu sayfalarda sessizce geçen yüzlerce gün. Sadece yazıyorum. Neden bilmiyorum, içimde bir şeyler değişiyordur belki. Bazen bütün parçalar dağılıyor. Burada kimsesizim, özgür belki de. Kimsesiz aklımda sadece ben varım. Sayfalar dolusu düşünce. Hayata fazla değer verildiğini duyuyorum. Umarım gittikçe daha iyi olur; bilmiyorum..



Biliyorum belki rol yapıyorlar ve karanlığa çekiyorlar zorla, böyle başlıyor her şey.. Onların derinlere gömülme ihtiyacı vardı sanırım. Daima sakladıkları sırlar vardı, yüzüne söyleyemedikleri..  

Bende anlamlı konuşmayı bıraktım, cehaleti mazeret etmek ise saçma, bütün bu savunma asla bitmez; aynı eski bir hikaye gibi uzun.. Ben sadece yaşayan bir ruhum işte.