Sayfalar

29 Ağustos 2013 Perşembe

Bira Şişeleride Biter

Yanlış
nedenlerden sevilir,
ve bazende 
doğru 
nedenlerden dolayı 
nefret edilir.
ya da aslında 
hiç haketmediğin 
nedenlerden 
övülürsün.

etrafındaki
takdir dolu
bakışlar
altında,
yanlışların 
bir önemi kalmaz.
artık 
olmadığın 
biri gibi 
olmaya 
adım adım 
yaklaşırsın.

hiç senin
olmamış 
kadınları, 
sana sahip 
olabilmiş 
hissiyatıyla
uğurlarsın 
sabahın nefesinde.

yanlışlardan
doğrular 
çıkarmaktır 
hayatın. 
yanlışları 
sevenler,
zamanla 
yalanları 
sevmeye başlarlar.
ama 
kadınları 
herşeyden 
daha çok severler.

şimdilerde
kimi
kadınlar,
spor 
yapıyor 
yalanları 
unutmak adına.
kimi olabildiğince 
yemek yiyor,
kendini meşgul 
edecek kadar 
içiyor.
kimi sigara 
yakıyor, 
sıradan bir 
kül tabakasını 
dolduracaktan 
biraz daha fazlaca.

bu gece
gençliğe 
içiyoruz diyor
kimileri.
ve gerçeğe 
hızla tutunmaya
biralarını kaldırıyor.
unutmak 
istedikleri 
adamlara kaldırıyorlar
biralarını.

sahip olduklarını
kaybetmek 
istemeyen 
ruhlar,
her gece
içer oluyor.
yalanlar 
ardında ki 
her anına 
içiyor.

İstanbul da 
yağmurlu 
bir gün kadar
güzel rastlanan
yalanlara 
yakıyor ateşini,
dudaklarını 
yalanlara katıyor
dar sokaklarda, 
rahat bir yatakta
şarap dudaklarını 
değdiriyor
bir başka 
yalana belkide.

gece
sokaklara
kalan 
gecenin 
tozu ve yalanı;
onlar, 
sabahın 
çöpçülerini 
beklerler sanki. 

ve yalanlar
asla süpürülmezler.
yalan öpüşmeler
ve sevişmeler
asla süpürülmezler.

bir dudak 
diğerinden 
hep birşeyler
çalar. 
ve ardından
şarkılar çalmaya 
başlar
kaçanın ardından.

ıstırap 
gözyaşlarından
oluşmuş
okyanus
dolusu 
bakışlar...
şimdi çoktan
gittiler
ve o kadınlar
sanki karşılarımızda
oturuyor.
unutmayı
hatırlamayı
unuttuklarını biliyorum.
unutulmayı 
asla 
sevmediler.

ve
bira 
şişemdeki 
alkolün
henüz
bittiğini 
farkediyorum.





22 Ağustos 2013 Perşembe

Bir garip sarhoşluk

Tutunmak 
ister 
gibi...

Tutunamazken 
bir tene 
parmak 
uçlarınla
ya da 
nefes 
alamazsa 
yanında
gözleri 
kıskançlıktan 
bakamazken 
başka 
bir bedene
ulaşamazken 
ona,
garip 
bir hayale 
mal olursa 
bir hayat
göz yaşları 
akarsa
içkisinden
bir gece 
asla bitmez…

Bir 
balıkçının 
tuttuğu 
balıklarsa hayat
balıklar 
mutsuzsa 
koparıldığına,
bir çocuk 
balonlar
arasında 
mutsuzsa 
eğer,
bir adam 
hatalarına 
sadece 
içerse,
bir kadın 
ağlarsa 
bir köşede
sunarsa
bedenini 
tanımadığı 
bir vücuda 
istemeden,
bir kızıl 
dereli 
sözlerini 
boşa sarfaderse,
yenildiği
hayata 
teslim 
olursa 
bir beden,
yalnızlığın
kucağın da 
ölümü 
bekleyenlerin 
bir durağı varsa,
ve biz 
bu durak da 
yalnız değilsek
tanrı bizimle 
dalga geçiyor olmalı…

Ellerini 
kavuşturmuş 
zor bir adam 
şiir yazmaya 
kalkışırsa…

Küçük bir kadın 
ağlarsa 
büyük adamına,
hayaller de 
yalnızlaşırsa 
küçük bir sokakta
bir fahişe de 
kalırsa yalnız
yalnızlık utanır...

Belki biraz 
yağmur yağar 
hayatın onursuzluğana
tanrı da işin 
içine kendini atar, 
o da katarsa 
bu yağmura 
birkaç damla
umudun kucağında 
ölü bakışlar 
kalırsa sadece,
içeriz bizde 
hayatın onursuzluğuna...

Zor adam 
dağıtamazsa 
kafasını düşüncelerden,
ağlarsa tekrar uzaktaki kadın
kimse el ele tutuşmazsa
iki aşık öpüşemezse bir daha
bakamazsak özgür bakışlarımıza bir daha asla
dokunamazsak bir daha bir tene
malum olur düşünceler tekrar kağıda,
yazılanlar artık silgilerle yazılıp kalemlerle silinirse eğer,
güzel bir günde bile nefesi daralır şairin…

Biraz umut olur, biraz ihtiras
biraz fahişe olur, biraz ağlayan bir kadın
biraz ağlayan zor bir adam olur, biraz balık…
bana biraz ufak köşenizden bahsedin. Koca dünyadan ufak bir köşe.
gerisini beraber halledelim.
biraz limon sıkarız.

Yarın ölecekmiş gibi bükülmüş bir kitabın içinde,
belki sayfaları atlayıp, devam eder
belki meraktan,
sonunu okur
ve ölürüz...

20 Ağustos 2013 Salı

Kafalar ve kafa tasları

Cevabını 
kimselerin 
merak 
etmediği 
bir 
bilmece 
gibidir
insanlar.

gemiler 
geçip 
gider 
beyinlerden, 
dalgalar 
çarpar ya
hani 
dalga dalga 
kıyıya 
bırakır 
tüm 
çöpünü
öyle bir
kenara 
bırakmışlık
hali 
sarar
bazen.
uzaklaşsan bi, 
nefes alsan.. 

sigarasız 
birasız 
gün geçmez, 
birasına
aşık 
adamlar
ve 
kadınlar.

boktan 
şeyler 
olursa 
kadeh
kaldırıyorsun,
iyi birşeyler
olabilmişse
bir kadeh
daha
ve bir 
bok 
olmamışsa
olsun diye
kaldırıyorsun..

anlatıcak
fazlaca 
şeylerin
olup geçiyor,
hiçbir
zaman
tam manasıyla
bilmiyorsun
gerçekten
anlaşılmak mı
istiyorsun..

en büyük
korkuları
dostlara bile
anlatmıyorsun,
sarhoşken
bile
anlatılmıyorlar.
o kadar
derine
gömersin ki
onları
sonsuz
musluklardan
biralar
aksa da
düşünceler
akmaz
olur..

kocaman 
bir çekiç 
yer yüzüne 
çakar
bazı 
gecelerde. 
doğduğun 
günden beri, 
mezarına 
çakılıyormuş
gibi 
hissettirir. 

şarkıcısını 
bir türlü 
anımsayamadığı 
bir şarkı,
aklına 
takılır..

ve 
geceyle 
gündüz 
arasında bir 
sıkışıklıkta
iki 
elinin 
avucunda. 
tam
dilinin 
ucunda
bir yığın 
söz. 
ama 
ne 
tutulur, 
ne 
telafuz 
edilir..

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Gemiler Fazla Durmazlar

Düşünmek
lazım
ölümü.

arada
bir usulca
sokulacaksın
ölümün
nefesine
doğru.

ertelediğin
şeylere
şöyle
bir
bakacaksın.
ertelemeyip
yaptıklarına da
bir
bakacaksın,
acaba
geçen
saniyelere
değer mi
değebilmiş mi
ruhuna
dokunabilmiş mi..

karanlık
ölüm
şarkıları
eşliğinde
bir ölüme
giden
yolda
D.H Lawrence 'ın
güzel
bir şiirini
hatırlatmalı:
''inşa et o zaman
ölüm gemisini
çünkü bilinmeze doğru
o uzun yolculuğa
çıkacaksın.''
asılarak
ölmek
için
gelenler
vardır birde
onlar
bir dalga
suda ölmek
için gelmezler.

komedi
sananlar
vardır birde
son
espriyi
iyi düşünmelidirler.

belki de
bu
dünya
başka bir
dünyanın
cehennemi
diyen
felsefeciler.

ve tabi
ölüyorsak
düzüşerek
ölelim
diyen
bir takım
sarhoştan
adamlar..

herkezin bir sözü olsun
gemi geldiyse
bilinmeze
giderken
taşlara
kazınsın
ardından
...


16 Ağustos 2013 Cuma

Vazgeçtiğin An Bitiyor Savaşın

Yaprak 
dolması 
gibi 
hissediyorum
bazenleri. 
öylece sarılıp 
sarmalanıp 
tutsak 
edilmiş
tüm 
pirinçlerim. 

arada 
bir 
hayatına
limon 
sıkılmış 
gibi. 
suratın
bin parça
şekil 
değiştiriyor,
kişilik
bozukluğu 
geçirmiş 
bedenler
karşısında.. 

bir 
baş ucubu 
kitabı 
gibi 
kıvrılmış 
bir sayfam
var,
bekliyorum
okusun diye; 
unutuluyorum.

tek 
istenilen, 
sizin 
diğer
kitapları
okumanız.
onları 
sevmeniz
onları 
önemsemeniz
onlara 
parmaklarınızı
sonra 
tüm benliğinizi
kaybedene
kadar 
yardım etmeniz. 

yarın 
ölecekmiş 
gibi 
mutlu 
davranıyorum 
olmasam bile, 
son paramıda
harcıyorum.

bazılarıysa
sonu 
olmayan
paralarından
sonu olan
mutluluklara 
yuvarlanıyor.

bir maske 
takıyorum, 
hep mutlu 
sanılıp 
yormamak
adına. 
neden 
yorayım ki 
kimseleri?

kazanmaktansa,
harcamak
daha 
kolaydır 
adamları.

harcayanlar
kağıt 
mendiller
gibi 
tuvalete
atılır
penceremden.
sifonu
çekme
opsiyonu
bi adım
ötededir,
düşünmem
çekerim.

elbet
niye?
derler.
sonra 
özledim 
derler. 
sonra
kan
emmek 
isterler. 
ve 
öyle
kağıttan
adamlar
ve 
kadınlar
yine 
giderler
bu sokaklardan.

bırakın
bir 
kere  
gitsinler.
iki
kere 
gidenler
hep 
zamandan
yerler. 
bırakın
gitsinler.

sonrası
mı?   
günün 
sonunda 
buzdolabının 
yumurtalık 
bölümüne 
konan 
yarım 
limona 
iyi geceler 
diyip 
yatıyoruz..

6 Ağustos 2013 Salı

Şöyle başlar -kadınlar-

''neden
bu parfümü
alıyorsun?
bak bu da
gayet hoş
bi tane
de bundan al.  
bence
seni tam
yansıtmadı
onu bırak
şunu
alalım
sana.  
ne zaman
konuşalım
desem
bir işin
oluyor beni
oyalamayı
bırak
gerçekleri
söyle!
tamam
özür dilerim
fazla
kuruntuluk
yapıyorum.
seni seviyorum.  
birkez de
sen mesaj
atamaz
mısın? 
hep ben
konuşmak
istiyorum
beni
özlemiyor
musun? 
arayabilir
miyim? 
sence
çok mu
soru
soruyorum? 
neden beni
sevdiğini
hiç
söylemiyorsun? 
senden
nefret ediyorum!
seni
seviyorum.''

 _____________

tüm bu
laf
kalabalığından
sonra
bir gece
kendinize
bir soru
sormanız
gerekir.

''napıyorum ben ya''
adam beni
istemiyor.
napıyorum?
kendim
için
onun
için
napıyorum?

ve sonra
doğru
cevabı
fısıldarsın
kendi
kafana...

biter.



5 Ağustos 2013 Pazartesi

Deli Halleri

Kadınlar!
hiçbir şey
bilmiyordum
kadınlar
hakkında.

Yalnızlık!
yalnızlarla
dolu koca
bir kürede
yaşıyoruz
ve yalnızlar
zehir
doludur.

bense
yalnızlık nedir
bilmem.
kapalı duvarların
dışında
kulaklığım
ve sigaramla
yangın merdivenleri
arasında
bir köşede
oturmak
en güzel şeylerden
biri olmuştur.

klavyem
alkolüm
sigaram
ve inançlarım
bunların
önünü kesen
herşey
ölümcüldür
benim
için.

ve evet
kadınlar!
bazı erkekler
ilişki
sürdürmede
başarılı.
ama bittiğinde
düzülmüş
hissedersin kendini.
o yüzden
kadınlardan
ne kadar
uzak durursam
o kadar
iyi hissediyorum
kendimi.

doğanın
arzuladığı
bir çiçek olmak varken
pis böcekleri
cezbeden bir
bok parçası olmayı
yeğliyordum.

hayatta
nefret
ettiğim şeylerin
başında
yabış yabış
duygusallık
geliyordu.
onların
gölgesinden
bile korkup
kaçmaya
alıştırmıştım
kendimi.

kendinin
onda dokuzunu
öldür
ama yine de
onda birlik
kısmını silah
gibi kullan.
aşkın
onda dokuzunu
öldür
ama
onda biri
için
tüm dünyayı
öldür.
böyle
yıkanmıştı
aklımın
her
köşesi.

bu yüzden
daha çok
yalnız olmak
yalnız kalmak
istiyordum
yalnız olunca
daha iyi
hissediyordum
kendimi.
ama onlardan
kurtulacak
kadar
zeki
olamamıştım
hiçbir zaman...





2 Ağustos 2013 Cuma

Dudaklarda Bir Zıkkım

Gelirler
ve
giderler

sonra
yeni bir soru
nerede?
beklemek...

herkes
bir günah
gibi..
günahlar içinde
en büyük
günahı
arayış..

kilit vurmuş
dudaklar.
çalınması güç
bir
gülümseme.

kimse bilmiyor
kimse itiraf etmiyor
kazanmayı bilmek gibi
kaybetmekte
dahil.

dokunmadan
sarılmadan
nefes almadan
bakmadan
tatmadan
geçen
anlar
silsilesi,
bir dudak
ötede
parmak
uçları
mesafesinde
bolca gece
ve duman.

hayatların yarısı
kitaplarda var
diğer yarısı
bir bedende
yıllanmış şarap
gibi
bekliyor.
geceler,
zamana
şarkılar
ikram ediyor.

dudaklarda bir zıkkım(zehir)
ruhta bir zıkkım
ihtiyacı.
sana
iyi gelenlerden
daha çok,
seni öldürecek
veya yüceltecek
bakışların
ruhunu
hapsi...

aptal
ve
bilge
aşıklardan
kalan öğütler,
zıkkımlar üzerine
hazırlanmış tarifler.
doğru olan bu
yasak elma
her zaman
tatlı olanı.
en eşsiz
ve ruhunu
kaçıran
bir fısıltıyla

sunulur
bedene...

yıllar
anlar
saniyeler
için şarkılar
kahkaha
gülümseme
her an için,
gözyaşları için
şarkılar.
belki yarın
tanrı da
senin için
şarkılar
gözyaşları
kahkahalar
sağlar.
uzaklara
olmak istediğin
mesefelerdeki
şaraplara
götürür
dudaklarını.

kendine
bir hayal
armağan etme
çabasındayken,
tanrı
bir rüya
çizer
tabi inanıyorsan,
inanmıyorsan
zaman sana bi
ikramda bulunur
ve zıkkımlar
dolusu şarabı
kadınının
dudaklarından
içersin...