Sayfalar

31 Ağustos 2014 Pazar

oyuna devam

bir otobüsün penceresinden
dışarıya doğru bakıp,
camın yansımasından
takındığım durumun yansımasını
ve yüz ifadelerini seçiyordum.

kulaklıktan gelen şarkıya odaklanıp
yürüyen bir adamdım.
yüzleri kan içinde
yumruk yumruğa gelmiş iki adamın
etrafında toplanmış
bir kalabalıkta,
dayak yiyen o adam
ben olsaydım eğer
daha iyi hissedebilirdim.

kalabalıkta kaybolmak istiyordum
kaybeden olmak umurum da değildi
bazı anlar yalnız kalmak istemezsiniz
mesele sadece bu kadardı.

...

bazı anlar için
'çok iyiydi biliyor musun'
her şeyden daha iyiydi,
diyebiliyorsan,
o anları daha çok yaşamak adına
ya sarhoş olacaktın
yada bir zaman da olsa
bekleyecektin.

daralırsın,
evin bir yerlerinden
garip gıcırdamalar duyarsın.
kir tutmuş odanı temizlersin
duşu açıp
suyu ayarlarsın
buz gibi soğuk suyun altında
kendine yakın bir şeyler ararsın.
dolaba yaklaşıp
bir bira kapar,
sigara kutusundan
bir sigara seçip
ona, yanıp ölmeyi emrederken
derin bir soluk alıp,
bırakırsın.
dünyanın bütün acısı
ve yenilgisi
beklentisi
sonra biter
bitmesini ve geçmesini
dilediğin ve beklediğin
diğer şeyler gibi.

yalnız kalmaktan
daha kötü şeylerde vardır.
farkına varmak
zaman alır.

çok geç kalmak
daha kötüdür.

uzağa yolculuklar kötüdür
diye düşünüyorum.
yabancı bir kente uçar
biri tarafından karşılanırsın
sonra en yakın barın
nerede olduğunu sorar,
sana garip garip bakarken
bir sigara yakarsın

kendi adıma bu böyleydi.

sonrası bu kadar,
bir iki miller içmiş
burada klavyenin başında oturuyorum.
buz dolabının çıkardığı
garip sesin dışında
bütün sokaklardaki insanlar
gerçek evlerine dönmüş,
ve sokaklar karanlığa
gömüldüğü zamanlarda
burada oturmuş
bir şeyler yazıyorum.


'pekala' dedim.
'bu kadar yeter'
bitti.






9 Ağustos 2014 Cumartesi

Uykudayız Derince

uzun bir ara...

sonra bir bakıyorum bir aksam yalnız başıma kalmışım. bir ara  bu boş sayfayı açmayı başarıp, birden ne yazabilirim diye düşünürken buluyorum kendimi.

bir sigara yakar
veya yatağa yalnız girebilir
bir kafeye gidip muhabbet ederdik
belki yemek yapıp
sonra sinemaya gider
bazılarımız kadına adama kaçar
aksamında bir kaç bira için bir bara gider
yolda dönerken
köfteye falan kaçardık
en olmadı
çorbaya.

sonra sıfır saati,
gece yarısı.

ev arkadaşımla evdeyiz,
dönüp geriye baktığında
dolu gözüken kocaman bir hayat
elimizden tutansa
çok az bir kaç adam ve kadın.

uykudayız,
derince.

uyumamak ve sahici rüyalar
görmek peşindeyiz daha çok.

daha uyumadan
gözlerin kapanıp bedenin teslim olmadan
başlayan rüyalar görürdük.
kaptırıp seslice konuştuğum olurdu
uyanırdım,
etrafa bakıp
birinin beni duymuş olma ihtimaliyle ilgilenirken
bulurdum kendimi.

yükseklerde olacaktık
bir uçurtma gibi
o zamana kadar
dünyada tek başımıza gibiydik.
belki biraz da dünya yalnızdı
bizim adımıza.

ve bazılarımız için,
böyle anlar çok ama çok uzun sürecek.
insanlar için yaptıklarımız
bazen bizi daha karanlık bir noktaya itiyor.
herkesin sırtını sıvazlamaksa
sadece tellakların işidir sanırım.
bir süre sonra
onlar için yaptıkların
izbe bir noktada kalmana yarıyor sadece.

bir dostunuzu düşerken gördüğünüzde
aptal gibi hissediyorsunuz
bazen
verecek hiçbir şeyiniz yokmuş gibi geliyor
kaybedecek bir şeyiniz olmadığı gibi
esip geçen anlar.

ortalıkta dolanan avare bir toz yumağı gibi
hissediyorsunuz.

uyku
gece
ve gelecek olan
gündüz adına
uyanmak için kötü bir vakit gibi
geliyor..