Sayfalar

30 Ekim 2013 Çarşamba

İnsanlarla kıyaslamaya başladığın anda, hayatın için aramaya değer bir temel oluşturursun...

Sadece bir adamsın,
yaptığın kadarını alan
bir adam.
ve bazen
fazlasıyla yanlarına
bırakırsın olan
ve biteni.

içimizdeki uyumsuzluk
hissini hatırlatır
lüzumsuz insanlar.
çağının gerisinde kalmış,
yaşlandığını unutmuş,
bir meyve adına olgunlaşmamış,
olsunlar
olabildikleri kadar olsunlar
sanırım asıl önemli nokta,
oldukları gibi kalabilmeleri.
olmadı
geç
bir sigara daha yak
geç.

Friedrich Nietzsche' nin
bir sözü vardı;
''derin olduğunu bilen kimse,
kolay anlaşılır olmaya çalışır.
kalabalığa derin görünmekten hoşlanan kimse,
anlaşılmaz olmaya çalışır.
kalabalık, dibini göremediği her şeyi derin sanır çünkü. ''
....
oysa dibini görmekten
o kadar aciz ki bu kalabalıktakiler.
dibe en yakın olduklarında
kalabalık arasında maskelerini geçiriyorlar.
anlaşılmaz gibi görünme çabaları var.
kalabalığa entegre olmak adına
seçtikleri yolda,
bozuk para gibi
karakterleri harcamak
sanırım her şeyin önüne geçiyor
onlar adına.
zaman geçer,
derin görünmekten hoşlanan
sıradanlaşmış ve artık sadece bir kalabalığın adamı
olarak kalmış adamlar adına
yine de bir sigara yakarsın...
....
sakın insanların üzerine bir temel kurma,
''sakın'' zor kelime
ama hayat böyle der.
bir an kuracaksın,
o anı özlemle bekleme
geldiğinde de bırakma
gözlerinde görmeden de
inanma onlara.
kendine sorular
sormaktan alıkoyma kendini,
en doğru cevaplar
bazen en çok duymaktan kaçtıklarındır.
....
git kalelerin üzerine temel kur
hayvanların üzerine kur
ağaçlar üzerine
uçan bir kuşun üzerine bir hayat kur
gülen çocuklar üzerine kur
insanlar üzerine kurma

her şeyi
insanlarla kıyaslamaya
başladığın anda,
hayatın için
aramaya değer
bir temel oluşturursun...

buna değer...
denemeye
değer...

28 Ekim 2013 Pazartesi

Sıkılıyorum Sıkılmakta Olanbitenden

Bir zaman vardı,
tam olarak ne olduğuna dair
bir şeyler düşünüyordum.
bir kaç gün
sanki tek başıma gibiydim.
yaptıklarım
yapmak istediklerime yetmiyordu.
ne yapmam gerektiğini düşündüm,
ve aklıma gelen ilk cevap
yapmak istediklerim için
ne yapıyorum?
sorusunu kendi kendime
sormak oldu.

bu bir kaç günde
aynı sokaklara uğrayıp durdum.
karşıma bir kaç kadın çıktı,
sigaramı içerken onlara baktım
bir şeyler yapmamı bekler gibi
baktılar.
sigaramı bitirdim,
ve olağan zamana
geri döndüm.

çalıştığım cafeye gidiyorum,
ve insanlar için yemekler yapıyorum.
onlar beni tanımıyorlar
yemeklerin tadları damaklarında kalıyor.
ve onları tanımıyorum.
ordan çıkıp bir bara doğru
hareket ediyorum gece,
bir bira içip kalkmayı bekliyorum.
beklerken tanıdık insanlarla
muhabbet etmek
zorunda kalıyor,
sonra çekip gidiyorsunuz.

ne kadar sıkıcı bir devamlılık
hali,
anlatamıyorum.

fark yaratacak bir şeyler peşindeyken,
olağan sokağınızdan sapamadığınız
anlar silsilesi devam ediyor.

ne kadar sıkılıyorum
anlatamıyorum.

insanlar ne kadar sıkıldıklarını
anlatıp duruyorlar.
ve fazlasıyla memnun gözüküyor yüzleri.

ne kadar sıkılıyorum
anlatamıyorum.

bir sona yaklaşıyorum
bir başlangıç cümlesi arıyorum
bundan o kadar sıkılıyorum
ama
anlatamıyorum.


17 Ekim 2013 Perşembe

Rüzgara Karşı İşemek

...
ne ilgisi vardı?
ne önemi?
herkes
tanıdığım herkes
anlamsız hamleler
peşindeydi.

kendini anlamlı
kılan bir şeyle tanışmayalı
koca bir dünya zamanı geçmişti.
en izbe mahallerde de böyleydi
en iştihamlı saraylarda da.

birini öpüyordun,
sonra bir diğerini.
birini özlüyor gibiydi
sonra bir diğerini.
birini düzüyordun
sonra bir diğerini.
ne önemi vardı?
ne ilgisi vardı ki
sigaramla?

ruhunu tamamen kaybetmekle
felan ilgisi yoktu hiç,
rüzgara karşı işemek gibiydi hepsi.

gereksinim duymuyordum onlara,
aklımı felan doldurdukları da yoktu.
zamanımdan çaldılar
yada ben biraz çaldım
ikisi arasında bir şey gibiydi.
bir şey ifade etmesi
gerekiyor gibiydi
ama ne önemi vardı
bilmiyordum.

yalanlar söylüyordum onlara,
aslında doğru bir tarafı vardı.
kolayca kaçılmıyordu
kadınlardan.
kadınlar ağlıyordu,
ne zaman azıma bir kaç cümle getirsem
kadınlar hep ağlıyordu.
sonra biraz hoşça
zaman geçiyordu
ve o kadar.

ne önemi vardı?
ne ilgisi vardı benimle?
bırak
ve gitsinler.
zaman durmuyordu
bırak
ve gitsinler.

hiç ölü bir kadın düzen
yoktur heralde.
şöyle bir bakıyorsun geriye
ve çoğu ölü gibiydi,
demeden olmuyor.
belki de yalnız olmak
yalnız kalpte olmaktan
çok daha iyidir.

hem ne önemi vardı?
dış görünüşü havalı
cebinde babadan kalma paralarla
altında bir araba
kadınları asla anlamayan
anlaşılmaz gösteriş budalaları
ne de yarıklı ama
ve al sana bir yarıklı için
yarıklı bir adam.
yarık yarıştırmacası gibi
bir zaman..

ne önemi var?
bilmiyorum.
ama bildiğim bir şey var.
sorun,
hayatında birinin olamaması
felan değildi
hiç bir zaman.
sanırım asıl sorun
o birinin hayatında
olamamaktan geçiyordu...







11 Ekim 2013 Cuma

Hayatın içinde kaybolmaya dair

....
sokakları adımlıyorduk
sanırım yolun az ilerisinde
son buluyordu yolculuk.
buraya kadardı sanırım,
diyordum.

aramamı istemedi
bu geceden sonra,
fazla zaman yoktu
gitmemesi için
ufak nedenler arıyordu kafam.
aramasan daha iyi olur,
diye bir şeyler söyledi.
bi an durdum,
tanıştığım bu anların
farklı olduğuna dair
bir iki şey söylediğimi hatırlıyorum,
oldukça farklı bir kilometre taşıydı..

hayatın içinde kaybolmamasını söyledim..
ve sonra uzun bir sokak boyunca ilerledi,
ara ara arkamı dönüp baktım
kaybolmaya oldukça yakındı.

sonra bir şeyler yazmak istedim o gece.
bir şeyler yazdıldı da o akşam,
yarım şişe jack eşlik etmişti.
tabakanın içine bir kule inşa ediyordum
aferim bana.
sanki o anın külleri dökülüyordu
sabaha karşı..

pek tanımıyordu aslında,
anlamaya başlamıştı.
yazı yazmamanın benim için ne kadar
önemli olduğuna dair kendimle
konuşmaya meyilliyimdir,
ne kadar gerekli olduğuna dair.
çoğu an yazmak fazlasıyla zor,
ve gerçekten acı çektiğin anlarda
fazlasıyla zor ve bir o kadar kolay.
bu anların nefesini almak
hem bağlayıcı hem koparıcı bir şey.
yazmanı sağlayan şeyden uzaklaştıkça
kendine yaklaşıyor ama ona uzak kalıyordun,
oldukça zor bir seçim gibiydi.

bazı şeyleri söylemenin
hiç bir basit yanı yoktur.
belki de en basiti yazmaktır
bir yazar için.

birisiyle tanışırsın,
ve sanki
kazara olmuş gibi gelir.
bunu beklediğini
söylemek akla ihanet olurdu.
zaten hep kazara olmaz mı.

bir an görüyorsun
bir an bakıyor
bir şeyler söylüyorsun birbirine
bir şeyler içiyorsun bir köşe de
bir an öpüyorsun
ne olduğunu bile anlamadan daha.
ve ardından
bu anın içinde kalmak
istediğine dair
aklına bir çivi çakıyorsun sanki.

sokağın sonuna kadar giderken
aklında bir his kalıyor;
beklediğin kişinin o olmasına dair bir şeyler.
bir şekilde gülümsetiyor
aklını alıyor
dikkat isteyen
bir uğraş gibi
geliyor her an.

sen biraz daha gidiyorsun
göremiyorum artık kalabalık arasında
biraz daha gidiyorsun..
biraz daha korkuyorum sonra....

ve daha fazla.
duruyorum o an sadece
ve hayatın içinde bir yerlerde
kaybolup gideceğime dair
bir his kalıyor..






8 Ekim 2013 Salı

-Mim- ilk mim denemesi /mimeyjın

1- En çok kırıldığın - incindiğin kelime
''ya kanka cok sıkıldım bu akşam napıcaz?'' diye bi kelime zinciri kurulduğunda cok kırılıyorum. nasıl ne yapıcaz durumları oluyo. bende panik yapıyorum ama olmaz ki, içim gidiyor içim. daralıyorum. bunalıyorum. 

2- "herkesin kullandığı bir kelime olur, ama senin için bir insan vardır ve o özel insan; o kelimeyi kullandığında alınırsın" cümlesi hakkında ne düşünüyorsun?
yok böyle bi kelime ya. bi kelimeye alınmam yani, sittir der geçerim.

3- Seni en çok duygulandıran şarkı?
Lıl wayne - bruno mars / mirror bu şarkının bende bıraktığı bi iki anı ve hatıra vardır. her dinlediğimde kesinlikle farklı bi sokağa, bi bara veya birilerinin aklına yolculuk ederim.

4- Daha önce seni bırakan birisi geldi, senden ikinci bir şans istedi. Sende verdin, ama buna rağmen yine bırakıp gitti. Şimdi pişman, ne yaparsın, ne hissedersin?
Pişmaniye alıp yesin. beni bağlamaz bağlasa bağlasa bağlama çalarım o bağlar. ayakkabı bağcıkları bağlar. o kadar yani. pişman olan tittir olsun gitsin o saatten sonra. bişeyler yapabilmem için harbiden ama harbiden sevmiş olmam gerekir. 

5- Nefret mi Aşk mı?
Aşkın içinde nefret denen bişey varsa o aşkı daha da kızıştırabilirde, sittirip attırabilirde. o hatuna bağla bişey. nefretimle aşkımın doğru orantısı diyelim geçelim biz. 

6- Birinin kalbini kırdığında nasıl gönlünü alırsın?
Kendim olurum. karşısına geçerim ve o yeter. genelde böyle olmuştur. dağıtırım abi konuyu, ordan oraya atlarım bi an o gülümsemeyi alırım illa ki aldığımda da artık barış okunu dikerim oraya bi yere. tamamdır ohhh. 

7- Nasıl ağlarsın? Bağırarak? İçine Atarak?
Ağlarken zevk almak lazım. düşünemiyorum ama burnumdan baloncuklar cıksa böyle sonra bi gülerim bi gülerim her yer salya sümük felan asdsfsd ne güzel. yok doğrusu ağlıcak bi durum olsa bu beni sinirli ve güçlü yapar sert bi hal tavır takınırım ve cidden sinir yaparım olucağı budur yani.

8- En korktuğun şey?
Zamamın boşa geçtiğini hissettiğim her an her saniye korkarım. benim için boşa geçen zaman en korkutucu şeylerden biri sanırım.

9- Ruhun sıkıldığında ne yapmayı seversin? Kendini nasıl sakinleştirirsin?
İlk kaçtığım şeylerden biri kesinlikle müzik olur. sonrasında bi kahve ve sigara tabiki kaçmak istediğim yerlerden. ve yalnız gezip tozmayı sonrasında kayvemi yapıp sigaramla yazımını da yazıyorsam yavastan dönerim kendime.

10- Bazen kızılmasından hoşlanırsın, peki en çok ne için kızılmasını seversin?
ben boyuna gülmekten kırılırken karsımda ki sözlerim karsısında bozuk robot gibi bi gülüp bi kızarkenki hali on numaradır. sadsdfsasd yenir la o. :P

11- Şiir, öykü, müzik, deneme?
Şiir ve tabi ki hayatın ana temalarından müzik.

12- En son ne için ağladın?
Birini kaybetme duygusunu düşündüğüm bi anda. bi kaç damla akmıstır elbet..

13- Birinde hemen etkilendiğin özellik?
Kesinlikle bakışları ve gülümsemesi derim. kişi hakkında ilk intibam o anda oluşur. 

14- Dayanamadığın şey?
Bişeyler yazmak ve söylemek istediğimde bişeyler beni engelliyorsa dayanamam abi. bu durum kesinlikle içimi kemirir. veya yapmak isteyip yapamadığım ertelediğim ve kaçan fırsatların hepsi kötüdür. kendi sucundur ve geride kalan o his bi dayanak değil bi çukurdur zamanın içinde. sıkıntı sıkıntı.

15- En sevdiğin duygu?
Bekle bekle bekle.... wait wait... ve sonra çiş! çiş! çiş lan ! işediğin o an varya dünya senin olur. öyle ki bida gelsin diye dua eder. hatta cok zorlarsan rüyanda bile çişeyebilirsin.

Melodram ' mim için teşekkürler.





4 Ekim 2013 Cuma

Bazı ölümler sadece yaşamak içindir

Yaşlı bi adam,
hayata bak
biraz onun gibi.

Koşuşturmaların
arasında bir yaşlı
adam gibiydi zaman.

Aşk kaybı,
ne de masraflı.

Gözlerdeki bakışlar,
yuvarlanan
bozuk paralar gibi
eski ve hep aynı olan
sokakları dolaşıyor.

Akşam gezmeleri
için fazla yalnız.
neon sokaklarda
çırılçıplak gezen
insanlar.
bir şeyleri
kendinden tamamen
kaybetmiş olan
daha çıplaklar var birde.

Şehirde yalnız
bir ziyaretçi,
ve hep yanlış
insanlara hizmet
vermiş.
yanlış dudaklara,
üşüyen ellere
hizmet etmiş
binlerce ziyaretçi.

Hala yaşıyor
olan bir genç kız
gördüm bi gece.
bir ziyaretçiydi ve
hala yaşıyor gibiydi,
öyle bakıyordu ara ara
gizliden gizliye.
ve öyle gülüyordu ki
sadece benim görebildiğim
bir şey gibiydi.

Gözünde donuk
bir bakış vardı.
uyanmam diyordum,
sürebilecek bir hayaldi.
öldüm gibi geliyordu,
aslında en çok da
o an yaşıyordum.

Ne kadar sarhoş
olduğumu hatırlamıyorum.
belki uyanmamak adına
daha çok içtiğim aklıma geliyor.

Bir an bütün ışıklar
kapanmıştı.
kimse merak etmedi
o andan sonra.
bir kaç kez aynı
mekanda
benzer şarkıları dinlerken
buldum kendimi.
zaman geçti,
şişeler bitti
ve o gelmedi.

Tam kaçarken yakaladım
ve tam yakaladığımda
gitmişti sanki.

Ayrılmak bir kelime.
sıradaki, gönüllüler.
savunmasız ve
akıl bağlanamaz olanlar.
o geceden sonra
gelen sıradan kadınlar.

Sigara kutusu yerde.
ve tek birşey akla geliyor;
''bazı ölümler sadece yaşamak içindir.''


3 Ekim 2013 Perşembe

Soluk soluğa

Aklı havada, kafası yerin bin dibinde
Hileler deniyor ruhunu aldatmak için
Kafasını kaybetmiş
Düşüncelerin attığı bir çukurda, çıkmaz da
Hiçbir şey olmayacak gibi geçen bir zaman
Tam yanında bir solukluk boşluk
Nefes alamamanın doruk noktası
Hiçbir şey durmuyor ama akıl teslim olmuş
Bira şişeleri birbirine vuruyor

Konuşmaya çalışıyor dudaklarında
Kelimeler bir rüya görüyor o an
Çıplak bedeni ruhumda
Uyanık yattığım bir çok kısa film var

Sonrasında aldığımız darbeler
Ve geride kalan, hissettiklerin…
Onu hala özliceğin bir an gelir mi
Yoksa siktirip gider misin bu oyundan
Üstelik daha hiç başlamadığın bir anda..

İç çekişler ve çığlıklar
Kafasının içinde bir hastalık gibi…
Özlemeyi bıraktığın bir an gelebilir mi
Sadece bunu düşünmeyi bıraktığın bir an gelebilir mi
Her şeyin sona erdiği tek bir kıyamet anı….
Ardından kalan,
Her şeyden nefret eden bir beden
Neden ?

Onunla ilgili her şeyden nefret ediyor
Ama onu seviyor
Seni neden seviyorum ki?
Nefret ediyorum
Seni neden seviyorum ki?
Benimle ilgili her şeyden nefret ediyor
Beni neden seviyor peki?
Ben nefret ediyorum
Sen nefret ediyorsun
Seviyorum bu oyunu
Ölü ruhumda
Tek bir canlı gibi
Ruhumu soluyor…

Neden seviyoruz ki?
Neden sevişirken nefret ediyor
Ama yine seviyoruz.

Ölmek sadece ruhun teslimi değil,
Ölmek yaşadığın bir bedeni
Soluk soluğa kalarak nefes almak istemek gibi…

Her acı çekişinde
yeniden başlamak ister gibi..