Sayfalar

19 Aralık 2012 Çarşamba

‘’Hayat hep böyle zor mudur, yoksa sadece çocuk olduğunda mı böyle gelir’’

Yükseklerde durmak ister insan yapısı böyle sanırım. Aynı gökyüzüne baktığımızı fark ettiğimiz kısa anlar oluyor, bir çok şeyi de beraberinde fark etmemizi sağlıyor. Gökyüzü parçalandığında, düşeriz ve o zaman beraber yüzleşmemiz gerekir çünkü bizler ufak parçalarız; büyük resmin küçük parçalanmışlıklarını onarmak o kadar da zor değildir hani, bazen dünyanın en büyük çıkmazıyla uğraşıyormuşçasına zamanı tüketiriz. Hiçlik uğruna ölen saniyeler.

Neden uyumuyorum bilmiyorum geceler uyumak için çok sessiz, o zaman uyuyamıyorum işte. Herkes aynı gökyüzüne bakıyor ama gecenin gökyüzünde çok kalabalık değiliz. Geceler böyle, gökyüzünde sadece görmek istediklerin var, sadece benim dokunduğum yıldızlar var hepsine ben dokunuyorum düşüncelerimi serbest bırakıp hikayemi serbest bırakıyorum.

Herkeste bir şey var, farklılık yaratıp hayata bağlayacağı bir çok şey, bazen onu  yanlış yerlere bağlarız. Bir gökyüzün var nefes aldığın, yanlış yerde bulunursun bazen, istemeden kaçarsın devam etmekten korkarsın; niçin, neden devam edeyim sorularını sorarsın. Bazen sende utanırsın sonuçları sana bir şey kaybettirmese de korkarsın. Düşüncelerini serbest bırakamadın bazı anlar, bir yudum kelimeyi yutkunamadın bazen. Paylaşmayı denedin, kendini özledin yinede. Kuru bir dala tutundun çevrendeki onca insana rağmen, kaderin yazdığı hikayeyi düşündün kendi kaderini yaşamaktan korktun bazı anlar, cesaretini içinde sakladın, hikayeni yazmaya korktun. Anlaşılmayı bekledin, değer mi diye sende düşündün.

‘’Hayat hep böyle zor mudur, yoksa sadece çocuk olduğunda mı böyle gelir’’ diye düşündün. Hayat her an her saniye  zor, bir saniye sonra karşına ne çıkabileceğini hayal bile edemiyorsun. Aynı gökyüzündeyiz ve parçalandığında yine sadece yanında olan birkaç dost oluyor, varlığını hissedebiliyorsan eğer.

Düşündüğün şeyler hep uzakta mı olur. İnsan yanında ki birini özlerse bu özlem midir. Uzaklara dokunmak hep mi zordur, aynı gökyüzüne bakıyor olsak yine de mutlu olamaz mıyız. Daha iyi hissetmek için ne gerekir. Sadece uzaktayken mi yeterince yakın hissederiz, bazen bu değişir mi. Uzak olduğunda daha çok mı çok hissedersin onu, yoksa sana bunu hissettiren umutlarının avuntusu mudur; bir o kadar dalgın bir o kadar düşünceli hayat…

Sanırım ne ölmek nefessiz kalmaktı, ne de yaşamak nefes almak. Yaşamak, gülmeyi hak eden birileri için kendini harcamaktı. Kapanan kapılara karşı beraber durmaktı.. Yaşamak korkuları olduğunda üzüntülerini çalmaktı. Geçen kısa anların, o artık eski olan zamanların yolcuları, resimlerle geçiyor zihninden,  gözyaşları doldurmuş giderken boşluğu birkaç güzel sonlu masal diliyorsun..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder