Kendine bile
itiraf edemediğin bunca şey varken; omuzlarındaki yükün altında durmaktan kim
alabilir ki seni. Sadece anlık gülümsemelerin peşinden koşarken aradaki
boşluklarda kim avutabilir ki. Yanına alıp taşıdığın yüzleri ilerlediğin yolda
bir kenarda unuttuğunda kim taşıyabilir. Ruhunu özgür bırakıp kendin olmayı
başardığında seni değişmeye zorlayan ruhlara ne anlatılabilir ki daha.
Madem özgür
yaşamak, özgür hissetmek bu kadar güzel, neden düşüncelerin tutsağı haline
gelinir, insanların sadece ruhlarına dokunmak varken neden hırsları bunun
önüne geçer…
İnsanlar
kendilerini iyi hissetmek için hırslarını öne atıyor, ruhlar parçalanıp
eziliyor. Gerçekten bizler bu muyuz… Yanı başınızdaki sıcak bedenleri, anlık
mutluluklar uğruna harcayacak kadar ucuz varlıklar mıyız?
Saklı
kalmış, utanan ruhlarımıza dokunmak neden bu kadar zor. Şarkılar neden mi var,
içinde tutuğun dumanın acı dolu hikayeleri onlar. Düşüncelerini salı verdiğin, ruhunu adayıp bambaşkalaştığın, dost dediğin adamlardır şarkılar.
İnsanların
ruhlarını açmak için düşüncelerini sevmeniz gerekiyor, kendi
düşüncelerini feda etmen isteniyor bu yolda. Seni sen yapan şeyleri alıp yerine
farklı bir ruh konmak isteniyor sanki.
Bağırmak
yerine, susmayı öğretiyorlar sana. Dünyayı bembeyaz yapan bir kar tanesi gibi,
insanların ruhlarını açmayı dokunmayı istersin, soğuk bir kar tanesi gibi
dokunup kendine getirmeyi. Bunu sadece sen istersin; kimseye itiraf edemeden ve ezilirsin yine kar taneleri gibi masum
düşüncelerinin ışığında…
Yeni keşfettim seni , çok hoş yazıyorsun gerçekten , sevdim :)))
YanıtlaSilÇok saol, aklıma estikçe bişeyler anlatmaya çalışıyorum beğendiğine sevindim :)
Sil