Sayfalar

27 Aralık 2012 Perşembe

Esen kırık bır rüzgarda bazı dostlukların kırıntıları kar taneleri gibi savruluyor...


Kaldırımlar gecenin soğuğundaki kar taneleri gibi düşünceleri birbirine çarpmadan taşıyor, esen kırık bır rüzgarda bazı dostlukların kırıntıları kar taneleri gibi savruluyor...

Kulakların patlar bazı gecelerin sessizliğinden... Uzanırsın bazı geceler dolu geçen karanlık anlara, koparsın sigaranın ucundan boşluğa kaybolan küller gibi.. Bazenler garip… Tutunduğun bazı şeyler dökülüyor yaprak gibi.. Bir ağacın yaprakları gibi, sonbahar gibi geçiyor; soğuk, düşünceli zaman devam ediyor akışına...

Bazı şeyler, ne yaparsan yap acı tatlar bırakıp gidiyor, yüzüne çarpıp geçen rüzgarlar gibi.. Bazen çalan şarkının yanında, çektiğin dumanın yanında biriken cümleler çöpe atılmışlığını yaşıyor omuzlarında.. Seni sarıp kurtaracak tüm anlar sadece bitip tükeniyor bazen. Zayıf ama kalbi güçlü bedenlere uğrayan sert anlar, uğruyor geçmeyecek gibi.. Esen bir rüzgarla yolcu etmeyi bekler gibi; bekliyorsun… Geçen sadece zaman oluyor...

Her adımda kardan geriye ufak adımlar kalır; hayatın izleri, yaşamın.. Hepsinin de üzerine yenileri dolar, farklı hayatlar.. Erirler onlarda, kendi yoluna giderler; diğerleri gibi.. Kardan adamlarda erir ya hani insandan adamlar da öyle; karsında öylece erirler, önce ruhları düşer senden, sonra bedenleri... Hatırlarından son kullanma tarihi vardır diye duyardım; onlarda kokuşup, büzüşüp bir kenara atılırlar mı diye düşündüğüm olurdu; o da olurmuş bazen, inanmazdım yine de inanmam.. Arada bir insanların içine öküz de otururmuş ya.. neyse. Geri kalan saf her şeye, her kese ne güzel; iyi ki var onlar..





Zamanın eli değer insanlara; hiç beklemediğin anda, çoktan değişir bir çok şey.. Hatalarına saniyeler biçersin; geri alamazsın, kalanlar birkaç fotoğraf olur; geçirdiğin anlarda, dokunurken hissettiklerin kalır; gözlerinde gördüğün sözcükler kalır zamanın hatıra defterinde... 






Başka yerlerde başka zamanlarda, farklı tenlerde başka şanslar olur.. Bazen yanından geçen yüzlerde benzer kokuları duyarsın, kafanı çevirip baktığın anlar olur.. Bazen yalnız kaldığın yer, beraber geçirdiğin bir ağacın altı olur, bazen bir bank, bazense koca bir mevsim olur; hatırladığın kısa anlar.. Zamanın hatıra defterinde havada asılı kalan kelimeler olur, bazen duymadığın kelimeler bile öylece asılı kalır, gözlerini kapadığında bazen onu da hissedersin...

Kaldırımlar böyle durumlarda gecenin soğuğundaki düşüncelerini taşıyor, kar taneleri düşünceleri temsil ediyor; soğuk bir esintiyle gelen düşünceler bir yanından esip, zamanın rüzgarına karışıyor, teslim oluş.. Sonra, aklına aldıkların sigaranın ucundan boşluğa kaybolan küller gibi geçiyor, bazıları kar taneleri gibi omzuna dokunup eriyor aklından, bazıları acıtıyor..  Omuzlarında biriken kar geçen zamanı anlatıyor, üşüyen bedenin yalnızlığını ele veriyor; kırgınlıkların, kızgınlıkların yüzüne yansıyor. Düşüncelerin soğuktan sıkıca kapanan çenenin içinde, gecenin kaldırımlarında, sokak lambalarının altında gömülüyor….





Birkaç saniye kendini kaybettiği anlar oldu, tek bir gözyaşı senin dünyandan dudaklarına doğru kayar ya hani öyle anlar.. Nedenini kendine de soramadı. Yatak odasının sıcaklığında, içinde bir soğukluk var, akan tek bir damla gözyaşı soğuğu hissettirmeye yetiyor. İçi ürperiyor önce, irkilir gibi oluyor kalkıyor yavaşça.. Pencere  buğulanmış, siliyor tişörtünün koluna.. Dışarıda soğuk kıştan kalma bir hava.. Pencerenin kenarına dayanıyor omzuyla, sigaranın ateşi aydınlatıyor odayı, buğulanan cama yansıyan bulanık bedenini görüyor; sanki hayatını yansıtıyor, belirsizliği...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder