uzun bir ara...
sonra bir bakıyorum bir aksam yalnız başıma kalmışım. bir ara bu boş sayfayı açmayı başarıp, birden ne yazabilirim diye düşünürken buluyorum kendimi.
bir sigara yakar
veya yatağa yalnız girebilir
bir kafeye gidip muhabbet ederdik
belki yemek yapıp
sonra sinemaya gider
bazılarımız kadına adama kaçar
aksamında bir kaç bira için bir bara gider
yolda dönerken
köfteye falan kaçardık
en olmadı
çorbaya.
sonra sıfır saati,
gece yarısı.
ev arkadaşımla evdeyiz,
dönüp geriye baktığında
dolu gözüken kocaman bir hayat
elimizden tutansa
çok az bir kaç adam ve kadın.
uykudayız,
derince.
uyumamak ve sahici rüyalar
görmek peşindeyiz daha çok.
daha uyumadan
gözlerin kapanıp bedenin teslim olmadan
başlayan rüyalar görürdük.
kaptırıp seslice konuştuğum olurdu
uyanırdım,
etrafa bakıp
birinin beni duymuş olma ihtimaliyle ilgilenirken
bulurdum kendimi.
yükseklerde olacaktık
bir uçurtma gibi
o zamana kadar
dünyada tek başımıza gibiydik.
belki biraz da dünya yalnızdı
bizim adımıza.
ve bazılarımız için,
böyle anlar çok ama çok uzun sürecek.
insanlar için yaptıklarımız
bazen bizi daha karanlık bir noktaya itiyor.
herkesin sırtını sıvazlamaksa
sadece tellakların işidir sanırım.
bir süre sonra
onlar için yaptıkların
izbe bir noktada kalmana yarıyor sadece.
bir dostunuzu düşerken gördüğünüzde
aptal gibi hissediyorsunuz
bazen
verecek hiçbir şeyiniz yokmuş gibi geliyor
kaybedecek bir şeyiniz olmadığı gibi
esip geçen anlar.
ortalıkta dolanan avare bir toz yumağı gibi
hissediyorsunuz.
uyku
gece
ve gelecek olan
gündüz adına
uyanmak için kötü bir vakit gibi
geliyor..
sonra bir bakıyorum bir aksam yalnız başıma kalmışım. bir ara bu boş sayfayı açmayı başarıp, birden ne yazabilirim diye düşünürken buluyorum kendimi.
bir sigara yakar
veya yatağa yalnız girebilir
bir kafeye gidip muhabbet ederdik
belki yemek yapıp
sonra sinemaya gider
bazılarımız kadına adama kaçar
aksamında bir kaç bira için bir bara gider
yolda dönerken
köfteye falan kaçardık
en olmadı
çorbaya.
sonra sıfır saati,
gece yarısı.
ev arkadaşımla evdeyiz,
dönüp geriye baktığında
dolu gözüken kocaman bir hayat
elimizden tutansa
çok az bir kaç adam ve kadın.
uykudayız,
derince.
uyumamak ve sahici rüyalar
görmek peşindeyiz daha çok.
daha uyumadan
gözlerin kapanıp bedenin teslim olmadan
başlayan rüyalar görürdük.
kaptırıp seslice konuştuğum olurdu
uyanırdım,
etrafa bakıp
birinin beni duymuş olma ihtimaliyle ilgilenirken
bulurdum kendimi.
yükseklerde olacaktık
bir uçurtma gibi
o zamana kadar
dünyada tek başımıza gibiydik.
belki biraz da dünya yalnızdı
bizim adımıza.
ve bazılarımız için,
böyle anlar çok ama çok uzun sürecek.
insanlar için yaptıklarımız
bazen bizi daha karanlık bir noktaya itiyor.
herkesin sırtını sıvazlamaksa
sadece tellakların işidir sanırım.
bir süre sonra
onlar için yaptıkların
izbe bir noktada kalmana yarıyor sadece.
bir dostunuzu düşerken gördüğünüzde
aptal gibi hissediyorsunuz
bazen
verecek hiçbir şeyiniz yokmuş gibi geliyor
kaybedecek bir şeyiniz olmadığı gibi
esip geçen anlar.
ortalıkta dolanan avare bir toz yumağı gibi
hissediyorsunuz.
uyku
gece
ve gelecek olan
gündüz adına
uyanmak için kötü bir vakit gibi
geliyor..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder